Telefon üzerinden dolandırıcılık işleri hâlâ çok popüler ve oldukça yaratıcı. Zaten bu “sorumlu yurttaş” yazısını kaleme almamın nedeni de bu.
Geçen hafta cep telefonum çaldı, baktım “0 212 963 11 19” numaralı telefondan aranıyorum ve tanımıyorum. “Ya bir bankadır ya da ikide bir rahatsız eden ‘Bilmem ne hizmetimize abone olmak ister misiniz’ diye soran şirketlerden biridir” diye hemen kapatmak üzere açtım ve çağrı merkezi elemanının o mekanik “İyi günler Ayşe Hanım” sesiyle karşılaştım. Makinalı tüfek gibi bir şeyler anlatıyor ama sadece şu kısımlarını duyabildim önce:
Geçen hafta cep telefonum çaldı, baktım “0 212 963 11 19” numaralı telefondan aranıyorum ve tanımıyorum. “Ya bir bankadır ya da ikide bir rahatsız eden ‘Bilmem ne hizmetimize abone olmak ister misiniz’ diye soran şirketlerden biridir” diye hemen kapatmak üzere açtım ve çağrı merkezi elemanının o mekanik “İyi günler Ayşe Hanım” sesiyle karşılaştım. Makinalı tüfek gibi bir şeyler anlatıyor ama sadece şu kısımlarını duyabildim önce:
“Sizi ‘Kamu Tasarruf Kurumu’ndan arıyoruz. Düzenli kredi kartı müşterilerimize yönelik bir kampanyamızın şanslılarından birisi sizsiniz. Bizden deri cüzdan, kemer ve saat kazandınız.”
Tabii algıda seçicilik de diyebilirsiniz, “ödül kazanma” kısmı kulaklarımı daha iyi açmama neden oldu. Ama kuşkuculuk da kötü deneyimlerin birikimidir. “Peki beni nasıl buldunuz, adresime nasıl ulaştınız” sorularını da ben sıraladım. “Ödül kazanma” psikolojisinin insanın ayaklarını yerden kestiğini hesaplamış olmalılar ki, eleman, “Çeşitli alışverişlerinizden...” filan gibi bir şeyler geveledi. “Bu Kamu Tasarruf Kurumu nedir?” diye sorunca ikinci kez bocaladı ama “özel bir şirket efendim” diye toparladı. Ama ben de az değilim hani; “Peki siz şimdi niye bana ödül veriyorsunuz, sizin ne kazancınız var bundan?” deyince sinirleri artık boşaldı:
“Ayşe Hanım size ödül vermek istiyoruz, ama sürekli soru soruyorsunuz, bu bir kampanya, programımız böyle” diye de bir haşladı mı beni. Ben derhal geri adım attım, niye ödülü kaçırayım, “Tamam iyi işte gönderin adresime ödülleri” deyip kapatmaya hazırlanırken, bakla ağızdan çıktı:
“Ama önce bazı bilgileri teyit etmemiz gerek.”
İşte kuşkumu daha da artıran cümle bu oldu; bekledim malum soruyu ve aramızda şu diyalog geçti:
-En çok hangi bankayla çalışıyorsunuz?
-Neden söyleyeyim?
-Ödülü göndermek için bu bilgileri teyit etmemiz gerek...
-Adres, telefon bilgilerime ulaştıysanız, hangi bankayla da çalıştığımı bilirsiniz artık...
-Eğer bu bilgiyi vermezseniz, size hediyelerinizi gönderemeyiz.
-Göndermezseniz göndemeyin...
Bu son sözün son hecesi muhtemelen yarım kaldı, karşıdan telefon “çaat” diye yüzüme kapandı mı?Tabii ki bu işin peşini bırakmadım. Sonra sabit telefonumdan bu numarayı aradım. Hani yurtdışı ya da bankaların çağrı merkezlerini aradığınızda telefon daha değişik bir tonda çalar ya, aradığım numara da öyle uzun uzun çaldı çaldı; sonra “otomatik yanıt” sistemi devreye girdi; “Aradığınız numaraya şu anda ulaşılamıyor, lütfen mesaj bırakın."
-En çok hangi bankayla çalışıyorsunuz?
-Neden söyleyeyim?
-Ödülü göndermek için bu bilgileri teyit etmemiz gerek...
-Adres, telefon bilgilerime ulaştıysanız, hangi bankayla da çalıştığımı bilirsiniz artık...
-Eğer bu bilgiyi vermezseniz, size hediyelerinizi gönderemeyiz.
-Göndermezseniz göndemeyin...
Bu son sözün son hecesi muhtemelen yarım kaldı, karşıdan telefon “çaat” diye yüzüme kapandı mı?Tabii ki bu işin peşini bırakmadım. Sonra sabit telefonumdan bu numarayı aradım. Hani yurtdışı ya da bankaların çağrı merkezlerini aradığınızda telefon daha değişik bir tonda çalar ya, aradığım numara da öyle uzun uzun çaldı çaldı; sonra “otomatik yanıt” sistemi devreye girdi; “Aradığınız numaraya şu anda ulaşılamıyor, lütfen mesaj bırakın."
(1.10.2012 tarihli Cumhuriyet Ankara Eki)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder