10 Ekim 2011 Pazartesi

Kocabeyoğlu'nda nostalji...

İnsan yaş aldıkça, eskiye özlem duyarmış... Çocukken bilmezdik tabi, büyüdükçe bunun “nostalji” olduğunu öğrendik. İşte bu hafta, “eskiye duyulan özlemle” yürüdüm Kızılay’a...

İlk gençliği ve üniversite yılları 80’lere denk gelenlerden olduğumdan, “eski mekanlara” uğramak istedim. 1980’lerde Ankaralılar AVM’lerle tanışmadığından, en revaçta olan yerler Kızılay’daki “pasajlar”dı elbette. Kızılay’ın tam göbeğindeki Soysal Çarşısı, GMK Bulvarı üzerinde ama “göbeğe” belki 150 metre ötede Onur Çarşısı... Veee göbeğin biraz aşağısında, 1950’li yıllardan beri durup yorulmadan hizmet veren Kocabeyoğlu Pasajı... Müthiş “üçleme” yani... O yıllarda, özellikle “öğrenci milleti” Onur Çarşısı‘ndan giyinirdi. Ayakkabı çanta alınacaksa Soysal’a, iç çamaşırı, düğme, lif, kese, ıvır, zıvır ne alınacaksa Kocabeyoğlu’na uğranırdı. Çocukların “kabusuydu” örneğin, anneler hafta sonu Kızılay’a inecekse, mutlaka Kocabeyoğlu’na uğrar, o insan denizi içinde “boğulacak” gibi olunur, tam da bir oyuncağa göz koymuşken, çekiştirile çekiştirile dükkanın önünden uzaklaşmak zorunda kalınırdı.

Fiyat 3 yıldır aynı
Yıllardır ben de gitmiyordum Kocabeyoğlu’na, Onur Çarşısına, Soysal’a... Şimdi düşünüyorum da onlar aslında bugünün “sosyete pazarları”ymış. Kocabeyoğlu, artık ıssızlaşmış iyiden iyiye. Dükkan sayısı çok azalmış. Oysa eskiden ne kadar büyük gelirdi bana, daracık koridorları upuzun ve yeni bir şeyler bulmaya herzaman müsaitti....
Hafta sonu uğradım özellikle, yoğunluğu göreyim diye. Elbette “orta direk” yine uğruyor, ama eski tadında değil. Biraz esnafı dinleyince, müşteriyi “sosyete pazarları” ve AVM’lere çokça kaptırdığını anlıyorum. Evet yine “çamaşırcılar, terlikçiler, keseciler” yok değil. Girişteki terlikçiyle pazarlığa girişmeye kalktım. Terliğin fiyatı 10 lira, “İki tane alsam, birşey yapar mısın” diyecek oldum, satıcı çok samimiydi:
“Zaten onların fiyatı 3 yıldır 10 lira, ne yapabilirim ki?”
Diyecek söz bulamadım, “enflasyon indirimi”nden yararlanıp, iki tane aldım, hiç gereği yokken. Ama eğer Kocabeyoğlu’nun hala “revaçta” olduğu bir yeri var mı derseniz, evet var: Tuhafiyeciler. Artık tuhafiyeciler mahalle aralarından kalktığından, düğme, iğne, iplik, ıvır zıvır almak istiyorsanız, hala bence “başkent” Kocabeyoğlu. Zaten belli, onların müşterileri bol, bir de çamaşırcılar.
Aslında Kocabeyoğlu esnafı dertli, müşteri kaçmış, belli... Bir de dükkan kiraları yükselmiş, mülk sahibi, “ya çıkın, ya kirayı artırın” diyormuş. Müşteri düşmüş, kiralar artıyor, dolayısıyla dükkanlar azalmış. Eskiden en az 5 dükkanın sığdığı alt katın büyük bölümü neredeyse tümüyle “kumaş pazarı” olmuş. Bir kaç “takı dükkanı” var hala, ama “gümüşçüler” kaybolmuş örneğin.

Sahaflar göçmüş, gitmiş
Bir de “sahaflar” vardı Kocabeyoğlu’nda. Ankara’nın sahafları Zafer Çarşısı‘nda mekan tutsa da, Kocabeyoğlu’nu da yabana atamazdın 80’lerde. Varlık Yayınevi’nin şimdikilere göre boyut olarak oldukça küçük, eski baskı kitaplarını bulmak mümkündü. Tabii eski plakları, “patronlu” Burda dergilerini de... Şimdilerde onların yerinde “yeller esiyor.” Sadece bir sahaf gördüm, pasajın en dibinde, “3’ü 10 lira” etiketli kitapları ve hala Burda dergilerinin eski sayılarını satıyor. Bir de “Beyaz diziler” dizi dizi rafları doldurmuş. Elime aldım, kim bilir kaç genç kızın rüyasını süsleyen, “Uzun boylu, atletik vücutlu, delici bakışlı” ve de mutlaka “bronz tenli” erkeklerin başkahramanı olduğu, o bir solukta okunan kitaplar. Bir zamanlar öğrenci yurtlarında, elden ele dolaşan, “foto-roman” tadındaki beyaz diziler... Şimdilerde pek müşterileri yok ki, çokça tozlanmışlardı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder