31 Ocak 2012 Salı

Jurrasic Park Ankara'da...


Okullar yarıyıl tatilinde ya, “çocukları nereye götürsem, nerde eğlendirsem” telaşını yaşayanlarınm. Günlerce “geldi, gelecek” ilanlarını, reklamlarını gördüğüm, gazetelerde haberlerini okuduğum “Dinozorlara Yolculuk” sergisi imdadıma yetişti.
 Sergiyi, İngiltere'nin “ünlü” olduğu belirtilen “Doğal Tarih Müzesi” düzenliyormuş. İstanbul ve Bursa’dan sonra 3.sü Ankara'da, okullar tatil olur olmaz 20 Ocak'ta açıldı. Serginin özelliği, gerçek dinozor iskelet ve fosillerinin yanısıra, sesli, hareketli maketlerle bir çeşit “Jurrasic Park” ortamının yaratılması...

İşte “tatil fırsatı” diye düşünüp, o karın aralıksız yağdığı geçen cuma günü, Deniz'i elinden tutup, “Dinozorlara Yolculuk” sergisinin açıldığı Ankamall'ün yolunu tuttuk. Aslında Ankamall'e kalabalık bir ekip halinde gittik, niyetimiz de sergiyi birlikte gezmekti. Sergi Ankamall'ün giriş katında, özel ayrılmış, kapalı bir bölümde. Toplamda altı kişiydik ve gişenin önüne geldiğimizde tam bir “evdeki hesabın çarşıya uymaması” durumunu yaşadık. Bilet ücreti “öğrenci-çocuk-yaşlı”; hiç farketmiyor:15 lira... Derhal, “öncelikler” sıralaması yapıldı ve 5 yaşındaki oğlum Deniz'le, “ebeveyni” olarak benim sergiye girişimde karar kılındı, Aman canım zaten, çocuklar için, görmesek de olur” deyip, diğer aile efradı, sergi hakkından feragat etti. Ama bu konuda “yalnız” olmadığımı, gişenin yanında sohbet eden iki kadının yakınmalarından anladım, onlar da “Fiyatı çok yüksek, çocuklar ya da öğrenciler için indirim olsaydı hiç olmazsa” diye yakınırken, ben de kendilerine destek verdim. Onlar da “feragat” eden kesimde yer almışlar, çocuklarını tek bir ebeveynle göndermişler sergiye.Bu arada unutmadan, 20 kişinin üstündeki gruplara 3 liralık indirim uygulanıyormuş.
Deniz'le biletlerimizi aldık, ama ben belki de sadece sergi boyunca orada iş bulmuş olan gişe görevlisine, ufak yollu tacizde bulundum; “Çocuklar için de mi aynı ücret?” diye. Gişe görevlisi alışkın ve rutin sesle, “evet” yanıtını verip, biletleri uzattı. Tam salona yöneliyorduk ki, “deli” bir rüzgar çarptı yüzümüze. Görevli, “iki kapı arasında boğaz gibi burası o yüzden esiyor, içerisi bu kadar soğuk değil” diye rahatlatmaya çalıştı,gerçekten de “o kadar soğuk” değildi, zira infrared ısıtıcılarla ısıtılıyordu! İlk gözlemim; böyle bir sergi için “eğitim-kültür” faaliyeti olduğu unutulmaması gerekirken, “ticari kaygı”nın ön planda olduğu yönünde oldu.

Küçükler korkabilir

Nihayetinde sergi salonuna girdik, ortam oldukça loş, dinozorların yaşadığı “gerçek ortam”a uygun olsun diye besbelli. Önce bizi dev bir dinozor iskeleti karşıladı, altında adı, sanı, kaç milyon yıl önce yaşadığına ilişkin bilgiler var. Biraz ilerleyince “canlandırma” dinozorlarla karşılaştık, yanında yavruları. “Üç boyutlu sinema” kıvamında, hem hareketli, hem de sesli. Onun da soyu, sopu, cinsi, herşeyi yazılı. Ben Deniz'e okuyup, bilgi vermeye çalışırken, o sıkı sıkı elime yapışmıştı bile: Biraz korktum anne! Diyerek. İkinci gözlemim; “6 yaşın altındaki çocuklar için çok da uygun değil.”
Nitekim, ben “Onlar gerçek değil oğlum, çizgi film, üç boyutlu film gibi” diye oyalamaya çalışırken, dinozorların “kralı” da diyeceğimiz, 10.5 metre boyundaki o müthiş otobur, T-Rex'in önüne gelince Deniz, “Anne gidelim çok korktum” itirafında bulundu. Çünkü görüntü de ses de onun için ürtücü. Canlandırmalar gerçekten “gerçek” gibi, çok başarılı. Buna diyecek hiçbirşey yok. Ama çok sınırlı, 10 dakikada, sergiyi bitirip salondan çıkmış oluyorsunuz. Çıkışta benim “ticari”lik eleştirimi güçlendiren bir başka unsurla karşılaşıyorsunuz. Minik dinozor maketleri, oyuncaklarının yer aldığı dükkana uğramadan, sergiyi terkedemiyorsunuz.
(30 Ocak 2012 tarihli Cumhuriyet Ankara ekinde yayımlanmıştır)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder